Çocuk-ergen psikiyatri polikliniğinde okulların açılmasından birkaç ay sonra, kasım-aralık ayları, “okumayı öğrenemedi” mevsimidir. Çocukların mahcubiyeti ile ebeveynlerin şaşkınlığı birbirine karışır. Öğretmeni, çocuğun aslında başka her şeyi iyi yaptığını, sadece okuma ve yazmada sorun olduğunu belirtmiştir. Harfleri tanımakta zorlanmaktadır; b-d, m-n, s-z gibi birbirine benzeyenleri ters yazmakta ve birbirlerinin yerine telaffuz etmektedir.Sayıları ters yazmaktadır, yazısı yavaştır ve şekil olarak bozuktur.Kalem tutma başta olmak üzere ince el işlerinde zorlanmaktadır, tahtayı deftere zamanında geçirememektedir.Okuma-yazma dikte çalışmaları aile ve çocuk için eziyete dönüşmüştür… Küçükken de biraz geç konuşmuştur ama ne aile ne çocuk okuma ve yazmada güçlük yaşanacağını tasavvur etmiştir. Aktiftir, meraklıdır aslında, ah bir okuyabilse… İşte bu tablonun adıdır özel öğrenme güçlüğü!
İlk Görüşme
Her psikiyatrik değerlendirmede görüşmenin ilk on dakikasını ayırdığım gelişimsel hikâye bölümünde, konuşmanın biraz gecikmesi dışında neredeyse sorun yoktur.Belki kreş döneminde bazı kavramların karıştığından bahsedilmiştir ama okula başlayınca nasılsa öğrenir diye üzerinde durulmamıştır. Aileyi bekleme salonuna alıp çocukla baş başa kaldığımda birkaç dakika içinde gözyaşları dökülmeye başlar genelde, neden okuyamıyorum?.. Elimden gelse de dokunsam sana ve okuyabilsen keşke…Benim de gözyaşlarımı içime akıttığım bir andır.Değerlendirme derinleştikçe zihinsel gelişim açısından bir sorun olmadığını anlarım. Akıl yürütme, mantık-muhakeme, hayata dair farkındalık, öz bakım becerileri, arkadaş ilişkileri – eğer okuyamadığı için akran zorbalığı yaşamamışsa – neredeyse sorunsuzdur. Buna mukabil; ses farkındalığı, hece yapma, otomatik isimlendirme, akılda tutma istidadı diye tarif edebileceğim çalışma belleği kapasitesi belirgin bir şekilde etkilenmiştir. Tipik gelişimden farklılaşan bu özelliklerin ortak sonucu zihinde fonem-grafem (ses-şekil) eşleşmesini bozmakta, sonuçta okuyamamaya neden olmaktadır. Ek olarak sağ-sol, alt-üst, sıcak-soğuk gibi bazı kavramlar karışmakta ve ardışık sıralama becerilerinde zorluklar dikkat çekmektedir. Daha sonra sıra, klinik muayenemde elde ettiğim bilgileri psikometrik testlerle desteklemeye gelir. Güncel ve kapsamlı bir zeka testi (örneğin WISC-IV) ile birlikte öğrenme güçlüğü testleri (örneğin SOBAT, Hızlı İsimlendirme Testi, Çalışma Belleği Testi ve Özgül Öğrenme Güçlüğü Bataryası) uygulanır. Raporlama beklendiği gibidir: zeka normal, çalışma belleği kapasitesi düşük ve öğrenme güçlüğü testleri pozitif.Görüşmenin bu bölümünde aile ve çocuğu öğrenme güçlüğü hakkında bilgilendiririm. İlk değerlendirmedeki şaşkınlık ve keder; yerini soruna bir açıklama getirilmesi ve belirsizliğin ortadan kalkmasıyla birlikte sevince bırakır. Çocuk açısından bu durumun garip ya da sıra dışı olmadığını anlamak, aslında %5 civarı görülen bir nörogelişimsel sorunu olduğunun farkına varmak iyi gelir. Herkes gibisin ama değilsin çünkü senin zihnin farklı bir öğrenme yoluna sahip!
İlk değerlendirmede çocuğun gözyaşlarına değinmiştim. Değerlendirmenin bu bölümünde öğrenme güçlüğüne sıklıkla eşlik eden muhtemel psikiyatrik sorunları araştırırım. Öğrenme güçlüğüne en sık eşlik sorun dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğudur.Öğrenme güçlüğü olan çocukların üçte birinde vardır ve gerekli olgularda ilaç tedavisi kullanmak dahil mutlaka tedavi edilmelidir. Bir diğer önemli sorun, farklı olduğunu fark etmenin hüznü nedeniyle ortaya çıkabilecek depresif belirtilerdir. Okuma sırası bana gelmesin, ne olur tahtaya çıkmayayım düşüncesi bazı çocukları içten içe kemiren kaygıdır. Bu sorunlar tespit ettiğim takdirde tedavi sürecine dahil ederim. Anne-babayı ayrıca ele alırım.Zihinlerinin arka planında diğer çocuklarla ve ebeveynlerle yaptıkları kıyaslamaları, derinlerde hissettikleri yetersizlik duygularını dillendirmeleri ve fark etmeleri için cesaretlendiririm. Çünkü değişim bundan sonra başlar. Çocuğun öğrenme tarzı ve hızına dair bilgilendirme yaparım.Buna göre bir öğrenme beklentisi oluşturmak gerekliliğini anlatırım.
Tedavi ve Destek
Öğrenme güçlüğü tedavi sürecinde en önemli adım, her çocuk için ayrı bir planlama gerektiren özel eğitim sürecidir. Burada aile ve okul/öğretmen iş birliği önem arz etmektedir. Koordineli bir çalışma ve planlamayla beraber hareket edilmesi sürecin kolaylaşmasına katkıda bulunur. Okuma-yazmadaki güçlüğün şiddetine göre haftada 2 saatten 10 saate kadar değişebilir. Bireysel eğitim sürecine spor mutlaka dâhil edilmelidir. Gerekli olgularda özel eğitime ek olarak ergoterapi katkı sağlayabilir. Bazı olgularda yine özel eğitime ek olarak konuşma terapisi de uygulanabilir. Önemli olan nokta tedavinin uzun soluklu bir süreç olacağının farkında olmaktır.
Okulda Süreç
Okulda destek eğitim süreci denilen bir sistem devreye girer ve çocuk için bireyselleştirilmiş eğitim programı (BEP) başlar.Sınıf içi bazı düzenlemeler fayda sağlayabilir. Örneğin ön sırada oturtmak, okuma hızına göre sınav hazırlamak, daha az yazı gerektiren sınavlar tasarlamak, hızına göre ödev vermek (çocuğun evde bir saatten fazla vaktini almamalı), işlenecek konunun ana hatlarınıdersten önce evde çalışmak, sınıfta görülebilecek bir yere büyükçe ilgili dersin kavram haritasını asmak, dersten önce o derste geçecek yeni terimleri önceden çalışmak, düzenli okuma-yazma diktesi gibi çalışmalar yapılabilir.
Emek Vermeye Değer
Hekim-sınıf öğretmeni-özel eğitim ve aile iş birliğinin elzem olduğu bir süreç öğrenme güçlüğü. Tanı ve tedavi planlama sürecini tamamlandığında önemli nokta düzenli hekim ziyaretini ihmal etmemektir. Okuldan ve özel eğitimden getirilen gelişim raporlarını ailenin her ziyaretinde görmek isterim. Takip içerisinde bazen ilaç tedavisi gerekli olabilir. Farklı bir müdahale ihtiyacının gerekliliği araştırırım ve eşlik edebilecek muhtemel sorunları gözden geçiririm. Ne kadar erken müdahale o kadar yüz güldürücü sonuç anlamına gelir elbette. genellikle iki yıl içerisinde iyi bir müdahale ile okuma-yazma becerisinde akranlar yakalanır, bazen yıllar sürer ama emek vermeye kesinlikle değer…
Yüksek sesle ifade edilmesi gereken husus, okumayı öğrenmekte zorlanan çocuklara hem evde hem okulda istemeden de olsa hissettirilebilecek yetersizlik duygusunu çözmenin zorluğu. Cümlelerimizin, ses tonumuzun, jest ve mimiklerimizin çocuğun gönlünde nasıl aksedeceğinin farkında olmalıyız. Sabır ve sebat isteyen öğrenme yolculuğu, bu özel çocuklarımız için biraz daha çetin.Bize düşen,doğru tedavi yöntemleri ve eğitsel müdahalerle ayakta kalmasını ve mücadeleye devam etmesini sağlamak…
Doç. Dr. Fatih Hilmi Çetin
Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Diamind Zihin Akademisi, Çocuk-Ergen Psikiyatri, Psikoterapi & Oyun Terapisi Kliniği